Bekir Ağırdır, yerel seçimler öncesi muhalefetin durumunu değerlendirdi, değişimin kaos ve karmaşa olmadan başarılacağına seçmenin inandırılamadığını belirtti. Genel seçimlerde, iktidara oy veren seçmenin çok önemli bir kısmının hayatın daha iyi olacağı inancıyla değil muhalefet kazanırsa daha da kötü olacağı kanaatiyle oy verdiğini ifade eden Ağırdır, “korkarım ki yerel seçimlerde de ‘ittifak olmalı mıydı olmamalı mıydı’ tartışmalarıyla meydan yine iktidara bırakılacak.” diye yazdı. İYİ Parti’nin genel kanının aksine bir toplumsal tabanı olduğunu belirten Ağırdır, yüzde 10 oy potansiyeline dikkat çekti.
Ağırdır’ın “Yerel seçimde muhalefetin şansı ne kadar, nasıl pozisyon alacak?” başlıklı yazısının İYİ Parti seçmenini analiz ettiği kısmı şöyle:
“İYİ Parti potansiyel seçmeni CHP’den sonra eğitim seviyesi en yüksek ikinci seçmen kümesi. Yine CHP’den sonra çocukluğu yani iyiyi, doğruyu, güzeli öğrendiği dönemi şehirler ve metropollerde geçmiş olan en yüksek ikinci seçmen kümesi. Hayat tarzını yüzde 40 modern, yüzde 48 geleneksel muhafazakar ve yalnızca yüzde 12 dindar muhafazakar olarak tanımlıyor. İYİ Parti Türklerin ve Sünni Müslümanların partisi ama toplumda yüzde 64 oranındaki insan kendini dindar ve sofu olarak tanımlarken İYİ Partililerin yüzde 50’si kendini dindar ve sofu olarak görüyor. Daha da önemli ayrıntı İYİ Parti seçmeni kendini “milliyetçi” ve “Atatürkçü” olarak tanımlıyor. CHP’ye mesafeli ama Atatürkçü kimliğiyle de Erdoğan ve Ak Parti karşıtı duyguları güçlü. Sınıfsal tabanı olarak şunu not etmek mümkün; en az CHP’liler kadar gelir seviyesi bakımından ortalama üstü kesimlere yaslanıyor.
(…) Dikkati çeken nokta partilerin belirli bir konumda neredeyse sabitlenmiş oldukları. Yani oy tabanları bu 13 yılda neredeyse hiç değişmemiş. Bir bakıma kapsama alanları hiç genişlememiş.
Öte yandan İYİ Parti seçmeninin sosyoekonomik gelişmişlik bakımından ülke ortalamasından biraz yukarıda ama CHP seçmeninden geride olduğu grafikte de görülüyor. Deva, Gelecek, Zafer ve Memleket partilerinin içinde olduğu diğer partiler kümesinin de Ak Parti ve MHP seçmen kümesine doğru değil seçim yaklaştıkça CHP ve İYİ Parti seçmen kümesine doğru hareket ettikleri açık biçimde görülüyor. Bu partiler sonuçta seçimde iktidar blokundan değil yine geleneksel muhalefet blokundan oy alabildiler. İktidar seçmeninden oy almayı başaramadıkları için seçimin sonucunu etkileyecek bir güç gösteremediler.
Bu analiz ve siyasi kutuplaşma ekseninden bakınca İYİ Parti’nin potansiyel seçmeni Erdoğan karşıtı, seküler dünyaya daha yakın, muhafazakarlık referansları geleneksel değerlere yaslanan, kendini milliyetçi ve Atatürkçü olarak tanımlayan, sol fikriyata mesafeli.
İYİ Parti başlangıcında bir yandan örgütsel kapasitesini ülkücü, milliyetçi kadrolardan beslenerek geliştirdi, diğer yandan şehirli, metropollü, eğitimli kadrolarla vitrinini düzenledi. Bu ikili yapı sorunlar da üretti. 14 Mayıs seçimlerinin ardından vitrindeki kadrolarından da eksilmeler yaşadı.
Aynı zamanda İYİ Parti’nin iç tartışmalarından da biliyoruz ki partinin kimlik sorunu var. Ve ittifak içinde durmaya devam ederek kimliğini bulamamak ya da geliştirememek derdi var. Soru kimliğini ararken, güçlendirirken hangi seçmen kümesine yaslanacağı…
NASIL POZİSYON ALACAK?
Ülke göç ederek kentleşmeye devam ediyor. Göçün karakterindeki değişiklikle artık doğrudan büyük şehirlere gelinemiyor ama köyler ilçe merkezlerine, ilçeler kendi kent merkezlerine akmaya devam ediyor. Yalnızca şehirler değil kasabalar, ilçeler değişiyor. Gündelik pratikler değişiyor. Toplumsal cinsiyet eşitliğinden çevre ve iklim değişikliği meselelerine birçok konuda henüz büyük gayret ve değişim gözlenmiyor gibi olsa da farkındalık yükseliyor. Öte yandan şehirlerde, metropollerde yükseliyor sanılan milliyetçilik aslında lümpenleşiyor, şovenleşiyor. Gidişata itiraz bir iddiaya dönüşemediği için lümpen, yıkıcı, yalnızca neye karşı olduğu konusunda öfkeli bir ruh halini besleyen kalabalıklar çoğalıyor.
İYİ Parti’nin meselesi nelere karşı olduğunu göstermek değil, neden yana olduğunu anlatmak. Bugün ülkenin meselelerine iktidarın çizdiği zihni sınırlar içinde kalarak, örneğin demokratikleşme, Kürt meselesi, toplumsal cinsiyet eşitliği, güvenlik ve terör, sığınmacılar gibi konularda güvenlikçi bir pozisyonu mu güçlendirecek yoksa farklı bir pozisyon mu üretecek? Örneğin iktidarın Medeni Kanun’da yapmaya hazırlandığı kadın haklarını daha da geriye götürecek değişikliklere, merkeziyetçiliği güçlendirecek Anayasa değişikliği talebinde nasıl pozisyon alacak? Bu yazı dahil, bu türden tartışmaları katkı olarak mı görecek yoksa iktidar gibi “herkes sussun, uslu olsun” mu isteyecek?
İYİ Parti de dahil muhalefetteki partilerin yerel seçime kadar radikal, kayda değer değişim üretmelerini beklemenin de gerçekçi olmadığının farkındayım. Yine de CHP, İYİ Parti ve diğerlerinin yerel seçimlerdeki pozisyonlarının ve söylemlerinin geleceğe dair önemli bir ipucu vereceğini öngörebiliriz.” (HABER MERKEZİ)